Welcome to Edebi Medeniyet : Ebedi Medeniyet   Hoparlörü tıklayıp seçtiğiniz alanı dinleyebilirsiniz Welcome to Edebi Medeniyet : Ebedi Medeniyet Powered By GSpeech
Edebi Medeniyet 
Ebedi Medeniyet
Ayla Coşkun CEREN">
(Okuma süresi: 2 - 4 dakika)
Bunu okudun 0%

kadin

kadin
Sevdik birbirimizi, yakışmıştım ben sana. Gölgen gibiydim daima yanında, daima seninle. Yazın o kavurucu sıcaklarında, yollarda ahh!  o yollarda. Torosların kıvrım kıvrım inceliğinde, mis kokulu çam ağaçlarının gölgesinde, kuş cıvıltılarının derin sessizliğinde seninleydim. Zordu yolculuklarımız, eziyetliydi. İçimiz kıpır kıpır kilometreleri sayardık, gide gide yollar bitmezdi.

     Benim için nereye gittiğimin önemi yoktu. Çünkü asıl olan seninle gitmekti. Senin gözünle görmek, senin sözünle konuşmak, senin ruhunla duymaktı acıyı, kederi, mutluluğu. Hayat da bir yolculuktu aslında. Sürekli manzara değişse de sonuçta varılan yer aynıydı. Sevdiklerine kavuşmak mutlu ederdi seni. Seni mutlu eden beni de mutlu ederdi.

Sonbaharla beraber yapraklarını dökmeye başlardı ağaçlar.  Rüzgâr yaprakları savurur, çimenlerin üzerine hafif iniş yapan yaprakların kuruluğu kaybolur, sarıya yakın renkleri iyice solar, ufalanıp ufalanıp toprağa karışırdı zamanla. Gökyüzünü gri bulutlar kaplar, rüzgâr bazen kaşlarını çatar, esip gürler, bazen hafif bir dokunuşla bir gülümseme ile geçerdi tenimizden.

Kış ayları ile beraber kar yağmaya başlar dalların üstüne. Zordur senin için kış mevsimi. Karda ayazda, buz üzerinde yollarda gitmek zordur. Kat kat giyinsen bile soğuk titretir içini bilirim, ben ısıtırım yüreğini ısıtırım yollarda seni. Sen de severdin beni vazgeçmezdin bilirim.

Saçların daima kısaydı arkaya doğru tarardın, gözlerin kahverengi, burnun küçük, elma kemiklerin çıkıkçaydı, boyun uzun sayılmazdı, ama yüreğin öyle güzeldi ki severdin insanları. Elinden gelen yardımı yapardın ihtiyacı olanlara, sen iyi bir insandın.

Toprak bereketli, güneş yakıcı, gökyüzü hep masmaviydi. Böyle sürer giderdi hayat. Nereye giderse gitsin ne fark ederdi? Sen ve ben yan yana, diz dize, göz göze.  Meyveyi dalında görmek, bir çocuk gülümsemesi, bir kedi mırıltısı,  mutlu ederdi seni. Seni mutlu etmek her zaman kolaydı.

    Oysa hiç kolay olmadı senden ayrılmak. Aniden çektin gittin. Haber vermeden, veda etmeden, yine bir yolculuğa çıktın belli ki ama beni almadın bu sefer yanına, bir başıma bıraktın beni. Hayatımda yarım kaldı ne varsa tamamlayamadım. Yarısında kestiğim kahkahalarım geldi aklıma. Senden sonra şımartım mı içimdeki beni hiç hatırlayamıyorum.

Ama ağladım, çok ağladım onu iyi biliyorum. Göz altlarımdaki morluklar bunun yüzünden.

Umutsuz kaldım çoğu zaman, çaresizdim. Oysa herkes biraz çaresizdir, herkes biraz umutsuz biliyorum.

Ve yalnızdır hayatta insan. Tek başına, bir başına…

Ahh! Zaman, acımasız zaman. Herkese aynı mı değiyor rüzgârın? Ya o kader de denilen yazgı. Yorgun düşen yüreğim ve ellerim hele ellerim kader çizgilerimi değiştiremediğim. Ellerimle yüreğimi alıp bir kenara koyasım gelirdi çoğu zaman. Gözyaşlarımı yakasım gelirdi.

      Yarım kalan ne varsa tamamlamak isterdim. Ne mümkündü oysa. Yine de arsızdım hayat kadar. Güneşi görürdüm yeniden her gecenin ardından doğacaktı bilirdim. Teselli ederdi, güneş demek hayat demekti. Bir yağmur damlası, toprak kokusu, çiçekler, çocuklar…

Bir teslimiyetti benim ki. Teselli, teslimiyet. Sen gelirdin aklıma gelişin, gülüşün sonra sessizce gidişin. Ne sevdimse o idim ne kadar sevdimse o kadar.

Ve anladım ki her gördüğüm izdüşümüydü hayatın. Aynaya çarpıyordu suretim…

     Bir gün yeniden çıkartıldım bez torbadan. Eskimiş miydim? Hafif bir küf kokusu yanaklarımda, düğmelerimin rengi solmuştu sanki. Kaç yıl oldu senden ayrılalı? On yıl, on beş yıl, yirmi yıl sayamadım hiçbir zaman Saymak istemedim. Hatıraların kalbimde acın içimde nefes alıyordum sadece, yaşamıyordum ben.

Çok sevdiğinin elinde kısa bir yolculuğa çıktım yeniden. Çocuk sesleri arasındaydım hayat sesleri arasında. Tatlı bir telaş arasında ne olduğunu anlamadan bir çocuğun sırtındaydım bir insanın bedeninde. Ayna karşısına geçti 13 yaşlarında bir çocuktu bu. Yakışıklıydı, simsiyah gözleri ince dudakları, narin elleri vardı. Gülümseyerek kendine baktı. Saçlarını arkaya taradı senin gibi, sonra düğmelerimi ilikledi, arka tarafına  baktı saten kısmım eskimişti, biraz rengim solmuş, ön kısmımda kahverengi rengim üzerinde beyaz çizgilerim yerindeydi, hala güzeldim işe yaramanın verdiği mutlulukla yanaklarım kızardı.

Birden kendimi bir tiyatro sahnesinde buldum. Işıklar altında ve yüzlerce insanın önünde. Nasıl heyecanlandım anlatamam, alkış sesleri arasında kulaklarım uğuldadı bir süre. Birkaç defa daha girdim çıktım sahneye. Çocuk harikaydı rolünü çok güzel oynuyordu. Arada elleriyle öne doğru çekiştiriyordu beni. Bir otel sahnesindeydik, resepsiyonun önünde bir ilkbahar manzarası önünde otel sahibiyle sohbet ediyorduk, kulakları ağır işitiyordu, çocuğun her söylediğini yanlış anlıyordu. Sağır duymaz yakıştırır dedikleri gibi kendince uyduruyordu kelimeleri. Seyirciler gülüyordu çocuk heyecandan yaprak gibi titriyor elleriyle bana tutunuyor belli etmemeye çalışıyordu. Oyunun sonunda çocuklarla beraber yine sahneye çıktım. Harika zamanlardı. Mutluluğuma diyecek yoktu. Sahnede olmak oyunda yer almak harikaydı.

Günün sonunda çocuk özenle çıkardı üzerinden beni. Fotoğraflarda bir anı olarak kalacaktım biliyordum. Evde ılık bir suyun içinde kendime geldim. Özenle bir askıya asıldım kurudum ve yeniden bez torbanın içindeyim, yerimdeyim.

Ben kahverengi kumaş üzerinde beyaz çizgileri olan dört düğmeli bir yeleğim işte. Belki yine, yeniden bir yolculuğa çıkarım kim bilir…

Ayla Coşkun Ceren

Comments powered by CComment

About the Author

Ayla Coşkun CEREN

“NEVÂÎ TARZI”NDA KUŞLARLA YOLCULUK
Aşkın lisanıdır kuş dili. Manayı gizlemek için aşksızlardan, kuşlarda sır olmuştur. Yedi gök altında, yedi deniz üstünde yedi vadiyi aşmak ve Kaf dağına ulaşmak için çırpınanların dilidir. Peki bu maceraya “talip” olan kuşların içinde hangisidir ruhumuz? Ten kafesimizin içindeki can kuşu; talibi...
TARİH GEZGİNİ-24: GASPIRALI’NIN GÖZÜYLE “YENİ YIL BAYRAMI”
Yılbaşını bilmem ama her yılın sonunda çocukluğumdan beri süregelen “Yılbaşı kutlanmalı mı, kutlanmamalı mı?” tartışmalarının ülkemizde bir gelenek hâline geldiğini söyleyebilirim. Şayet Gaspıralı İsmail Bey’e kulak vereceksek bu tartışmanın bir tarafı olmaktan ziyade -evvela- bütün ön...
OKYANUSTAN GELEN SES
Bir pazartesi  günüydü. Dersteydim. Planlamış olduğum konser repertuarımın eserlerinden  birini  seslendiriyorduk. Makam Rast idi . 
BURSA’DA BEN: ÇOCUK NARKİSSOS ve YAŞLIı DİONYSOS
Bursa’nın, benim çocukluğuma bellek mekânı olarak yerleşmesinin tarihi, 1940’lardır. 1939’da babam Yahya Hikmet Yavuz’un, Orhangazi kaymakamlığına atandığında üç yaşımı yeni sürüyordum. Bütün bir İkinci Dünya Savaşı boyunca orada kaldığımız için, evin ‘dışarısı’ olarak tanıdığım ilk mekân,...
KÖYÜMDEN... GÖNLÜMDEN... (Aşık Cemal Divani)
Aşık Cemal Divani. Cemal Divani Erzurum'lu. Oltu'nun Duralar Köyünden. Köylüsü Aşık Mevlüt İhsani'nin çırağı. Cemal Divani günümüzün en iyi aşıklarından birisi. Aşıklar için şöyle diyor;
DERYÂYI SİM İÇİNDE ZÜMRÜT GERDANLIK
Bâb-ı Hümâyun… Sultan Üçüncü Ahmet Hân, güzel yüzünü ve mercan mevceli gözlerini annesi Râbia Gülnûş Emetullah Sultan’dan mı almış? Öyle olmasa ikindi güneşinin bu solgun saatinde varlığın orta yerinde dehrin gözleri gibi parlar mı bu çeşme? Asırlardır ebediyete akan bu sebil,...
prev
next

Dünya da bundan şikâyetçi ama bizdeki ilmî yayınların Türkçesi tamâmiyle anlaşılmaz bir dile dönüştü. Köprülü’nün yazdıklarını bir edebiyat metni gibi okurduk. Hilmi Ziyâ Ülken’i ağır felsefe konularına rağmen ortalama bir aydın anlayarak okurdu. Onu bırakın bir teknik sâha ilim adamının dili de anlaşılırdı. Teknik Üniversite hocaları da güzel Türkçe yazarlardı

Osmanlı şairlerinin en büyük övünçlerinden biri hiç kuşkusuz “sâhib-dîvân” olmaktı. Çoğu Osmanlı şairi henüz hayatta iken şiirlerini divan hâline getirir ve mültefit olmak üzere divanını dönemin padişahına sunardı. Bazılarının şiirleri, öldükten sonra başkaları tarafından toplanıp divan hâline getirilirdi. Bazı şairlerin ise -özellikle rintmeşrep olanların- “sâhib-dîvân” olma gibi tutkuları yoktu. 16. yüzyıl şairlerinden Kalkandelenli Fakîrî böyle bir şairdi.

Müzik gibi insan duygu, düşünce ve tecrübelerinden beslenen; insana dâir ne varsa, tamâmına nağmelerden hil’at giydiren; buna mukabil ulaştığı repertuarla da geri dönüp, âdetâ insanı yeniden yaratan bir saha üzerine konuşuyor ve yazıyorsanız, söze binbir türlü başlangıç, binbir türlü hikâye, binbir türlü final yakıştırmakta zorlanmazsınız. Hele eğer müzikle insan arasındaki alışveriş konusunda Türk toplumu gibi son derece zengin bir tarihî ve kültürel mirasın vârisi bir toplumda iseniz, âdetâ...

Elias Canetti, Kurtarılmış Dil adlı yapıtında, “Hiç kimsenin ardında bir şey bulunduğunu aklına getirmediği bir kapı ansızın ardına dek açılıverir ve insan kendini her şeyin yeni bir ad taşıdığı, uzaklara, daha uzaklara, ta sonsuza kadar uzanan bir manzaranın ortasında, o manzaranın ışığı altında buluverir” derken, varlığın Heideggervari bir tasvirini yapar. Oysa hayat hiçbir zaman bütün öykülerini yitirmiş, bütün kapılarını kapatmış bir oyun değildir. Buna rağmen bazıları erken büyüyor. Ne...

Halil Lütfî Dördüncü... İstanbul "Bab-ı âli'sinin ve Türk basının en renkli simalarından biri... 1953-54 yıllarında, İstanbul Gazetecilik Yüksek Okulunda, Basın Tekniği ve İncelemeleri dersimize gelirdi. O dönemde, diğer hocalarımız Burhan Toprak, Murat Uraz, Ziya Somar, Fehmi Yahya Tuna ve Hakkı Tarık Us gibi edip ve şahsiyetlerle birlikte Halil Lütfî Bey'den de çok şeyler öğrenmiştik. Halil Lütfî Bey, basın mesleğindeki bilgi ve tecrübeleriyle olduğu kadar, espirileri ve özellikle "cimn'liği...

Otobüs perona yaklaşıyordu. Karar çoktan alınmış, bilet kesilmişti. Eşim inanmaz gözlerle gözlerime baktı; kaygılı bir tonla “Gerçekten gidiyor musun? ” diye sordu. Yolculuk boyunca kurduğum hayaller sayesinde zaman çabuk geçti. Zaten yollar hiçbir zaman büyümemişti gözümde. İzmir akşamında körfezden gelen tatlı bir esinti sarıldı ruhuma. Geç saatlere kadar hasret giderdim denizle. Huzurluydum.

Merhaba yetmiş yaşım. Dante’ye göre yolun sonuna gelmişimdir. Ömrünün en güzel yıllarını ‘boş işlerle uğraşma’ diyen bir adam için harcadım. Özür dilerim. O üçlü koltukta uyudu. Ben de omzuma şalımı alıp oturdum, soğuk gecelerde. İstediğim bu değildi emin olabilirsin. Çok bir şey de istemedim aslında. Çayıma yandaş aradım da bulduğumu sanmışım. Yaşamak istediğim aşkı hep hayallerimde yaşattım. Zararın neresinden dönersen kardır derler ama ben hiç kara geçemedim.

İnsanlık tarihinde görülen siyasal, toplumsal, kültürel, ekonomik vb. olaylara bağlı değişimler, birtakım düşünce ve sanat adamlarını bir araya getirmiştir. Ortak anlayışla hareket eden bu insanlar, değişen toplumun düşünce ve sanat anlayışını şekillendirmiş ve ifade etmiştir. Batı düşünce, edebiyat ve sanatındaki gelişmelerin temelinde eski Yunan ve Latin edebiyatı, hümanizm ve Rönesans vardır. Çoğunlukla felsefi bir düşünceden beslenen sanat görüşlerinin resim, müzik, mimari, edebiyat gibi...

MUSTAFA REŞİD PAŞA İÇİN KASİDE 1. Gelelim zât-ı Reşid'in şerefi mebhasine Söz mü var devleti ihyâya olan meb'asine 2. Şensin ol fahr-ı cihân-ı medeniyet ki hemân Ahdini vakt-i saâdet bilir ebnâ-yı zaman 3. Ne aceb nâtık-ı icâz-ı hikemdir dehenin Âyet-i beyyinedir âleme her bir sühanın 4. Sadr-ı millette vücûdun ulu bir mucizedir Bunu fehmeylemeyen müdrike-i âcizedir 5. Adi ü ihsanını ölçüp biçemez Nevvton'lar Akl u irfâmnı derk eyleyemez Eflâtun'lar

Eskişehir'den çıkarken radyoda bir türkü çalınıyordu; "Kaleden iniş m'olur, Ham demir gümüş m'olur, Evvelden ikrar verip Sabaha dönüş m'olur..." Sonra bir başka türkü, "Evvelim sen oldun, ahirim sensin.." Ve biz bir araba ile kırk beş senelik gönül arkadaşlarıyla, gönül ziyaretleri yapmaya gidiyorduk. Gitmediğin yer vatan değildi. Hatıralar da vatandı. Gittiğimiz yerler adım adım, yol yol biliniyordu. Şu yol şuraya giderdi mesela. Şu yoldan şuraya gitmiştik. Şu köy falanın köyü.

GAZEL 1 Gerçek hadîs imiş bu ki hûbun vefâsı yoh Kim sevdi hûbı kim didi hûbun cefâsı yoh Aşkun belâsı yoh diyüben aşka düşme kim Kim âşık oldı kim didi aşkun belâsı yoh Anun ki hacc-ı ekberi ey cân sen olmadun Beytü’l-Harâma varmamış anun Safâsı yoh Şeytândur ol ki sûretine kılmadı sücûd Bir renc ü derde düşdi ki hergiz devâsı yoh Ol cân ki senden özge taleb itmedi murâd Hecründe yahmağun anı her dem revâsı yoh

Anonim kıssayı duymuşsunuzdur: “Adam kör olur, derdine deva arar; bulamaz. Devir uleması, son çarenin dertsiz bir adam bularak gömleğinin göze sürülmesi olduğunu söyler. Adam, dertsiz adam da bulamaz. Tam umudunu kesmişken bir dağda bir çobanı tarif ederler. Çobanı bulur. Derdinin olup olmadığını sorar. Çoban gururla şükreder, derdinin olmadığını söyler. Hasta adam, derdini anlatıp devanın yalnız kendisinde olduğunu belirterek hemen gömleğini ister. Çoban, çok rahat, gömleğinin olmadığını...

Kırmızı Kitaplar

Ötüken Yış
GÜNEŞLİ BİR NÎSAN GÜNÜ
Turgut GÜLER
Türk Felsefesi
Kırmızı Yazılar
GÜN BATIMI
ERMENİ TEHCİRİ SIRASINDA SAĞLIK SORUNLARINA KARŞI ALINAN TEDİRLER VE UYGULAMALAR
GURBET YOLU

Yayınlar

TÜRK EDEBİYATINDA ANLAMIN MERTEBELERİ KAVRAMLAR-EDEBÎ TÜRLER-BAZI ESERLER Bu araştırmanın en önemli amaçlarından biri edebî eserin dünyasına girmeye mâni olan endişelerden mümkün olduğu kadar uzak bir şekilde onların günümüze taşıdığı mesajı anlamaya çalışmaktır.
Gönlümden... Ufuklar Ardı Bizim Babamın ezberinde bir çok şiir vardı. Okuduğu güzel sözleri, şiirleri, kıssaları hemen kısa kısa not ederdi. Bir...
Şeyh Edebâlî’nin Osman Gâzî Beğ’in Düşünü Yormasıdır:  “Kara Osman Beğ’imizin atası hörmetli Ertuğrul Gâzî, geçen gün yanına Dursun Fakı ile Samsa...
Yazar         : Prof. Dr. Emine YENİTERZİ Yayınevi        : Selçuklu Belediyesi...
e – KİTAP Yazar : Suzan ÇATALOLUK Sayfa sayısı :139Yayın Numarası: 20e - Yayın Numarası: 6Hikaye serisi : 3Yayın Tarihi: Kasım...
Avrupa Birliği çerçevesi içinde oluşturulmaya çalışılan “Avrupalı kimliği” bir inşa çalışmasıdır. Kuzeydoğuda Ruslar Avrasyacılık ile başat iradenin Ruslardan...

Biyografi

Menâkıb-ı Mustafa Safî müellifi Derviş İbrahim Hilmî Bey’in kendisinden üç yaş küçük olan kardeşi Muhammed Zühdî Bey, Boluludur ve Mudurnulu Halil Rahmî Efendi’nin halifelerindendir. Kendilerinin doğum tarihi bilinmemektedir. Mezarında H. 1276 (M. 1859) senesinde vefat ettiği kayıtlıdır. Bugün...
Yahya Kemal Beyatlı, kendi kuşağına ve daha sonraki kuşaklara mensup birçok şairi yazarı ve kültür adamını etkilemiş bir şairdir. Onun meydana getirdiği etki...
Makedon isyancılar Cemile'nin annesini, babasını katlediyor. Henüz beş yaşındaki Cemile'yi de süngülemişler, öldü diye bırakmışlar. Saatler sonra Osmanlı...
Sanatçı ve Devlet Adamı Gece on buçuk sularında kapısı çalınıyor Alaeddin Bey'in, kapıda polisler. Cumhurbaşkanı Celal Bayar hanım öğretmenler için...
Alaeddin Bey 19 Kasım 1994 de Harbiye Kültür Konser Salonunda hicaz bir şarkı okuyor. "Kimseyi böyle perîşân etme Allâh'ım yeter, Uyku tutmaz, bir...
Alaeddin Yavaşça 1945 yılında İstanbul Erkek Lisesini birincilikle bitirir ve tıp fakültesi imtihanlarını kazanır, tıp tahsiline başlar. Son sınıfta...

Şiir

Geçen ay, kitabevlerinin raflarında kendine has kokusuyla, rengiyle, sesiyle arzı endam eden bir şiir kitabı; baharın kelebekleri, portakal çiçekleri, Arap bülbülleri gibi Çukurova’ya inip bizim fakirhânenin de kapısını çalıverdi. “Ufuklar Ardı Bizim” diyerek gelen Ötüken menşeli bu kitabın...
Ahmet Muhip Dıranas modern Türk edebiyatında hece şiirini Necip Fazıl ve Ziya Osman'la birlikte en iyi temsil eden şairlerden biridir. Hece şiiri...
Bekir Sıtkı Erdoğan (d. 1936), Karaman doğumludur. Asker olmanın şi­irine kattığı zengin bir doğa kültürüne sahiptir. Cumhuriyetimizin 50. Yıl...
Behçet Necatigil'in kısacık uzun hayatına bakanlar, onun okuldan eve, evden şiire gittiğini görürler. Yaşamına, ailesinin tanıklığına, mektuplarına,...
Kıyâmetler koparmak neydi, ey bülbül, nedir derdin?             Şâir! Hangi şâir? “Şâir değildir” diye...
Mehmet İsmail’in “Ağaçdelen” Şiirini Yeniden Yazma Denemesi: Göy Gapımı Ağaçdelen Döy De Bax! -Türk Dünyasının gururu Prof. Dr. Mehmet İsmail’e sekseninci...

Öykü Roman Masal

“(…) kendime erkek ve kadın hizmetkârlar edindim,  kendi evimde doğan hizmetkârlarım oldu, ayrıca                                                      ...
Kültür kelimesi insan faaliyetlerinin en incelikli olanlarına verilen ad olarak ifade edilmektedir (Eagleton, 2016, s. 9). Bu kavram, Klemm tarafından...
Türk edebiyatının daima ağır basan kefesi, Türklüğün ortak değeri Dede Korkut Hikâyeleri; mitoloji, tarih, sosyoloji ve kültür gibi alanlarda kaynak...
1. EDEBÎ METİNLERİN FİLME AKTARILMA SÜRECİ İlk edebi eserler bilindiği gibi çok eskiye dayanmaktadır. Buna örnek olarak taş üzerine oyularak yazılan...
Balkanlarda 500 yıldan fazla hüküm sürüp bünyesinde onlarca etnik azınlığı barındıran Osmanlı Devleti, batılı sömürgeci devletlerin de çabalarıyla...
Sevinç Çokum, ilk romanlarında ‘millî kültür ve millî bilinç’ etrafında çeşitli meseleleri konu alır. Son romanlarında ise ferdin etrafındaki kültürel dünyayı...

Mülâkat/Söyleşi

Önünüzde tarihi bir kapı var ve siz bu kapıyı elinizde avuç alanınızı aşan bir usta elinde düğülmüş bir açar ile sözün kapısını açtığınızda gelenek ve şiir üzerine döşediğiniz, ruh ve gönül işçiliği ile süslediğiniz şiir otağı nasıl meydana geldi? Soruyu daha çok şiir ve gelenek bağlamında...
Kadıköy'deki Gençlik Kitabevi'nde 11 Nisan 1987 günü düzenlenen toplantıda konuk Necati Cumalı'ydı. Soruları yanıtlayan Cumalı, kadınların daha gerçekçi ve...
Şair Figen Özer, İstanbul Yazarlar Birliği Salonunda Şiirseverlerle Buluştu:  "Kalemin Ucundan Gönül Burcuna" Dr. Özlem Güngör Haberi: Yazarlar...
Türk edebiyatına en iyi romanlarını vermiş olan Halide Edip, şimdi de yurt dışından mecmualarımıza ara sıra yazdığı fıkralar ve yaptığı yeni neşriyatla yeni...
Konya’nın Seydişehir ilçesinde ressam olarak tanınan Fatma Kırdar’ın ünü gün geçtikçe yaşadığı şehrin dışına taşarak Ülke geneline yayılmış. Genç yaşta eşini...
Konuşan: Selçuk KARAKILIÇ Öncelikle, morfolojik özellikleri incelendiğinde türkünün yüzyıllar öncesinden toplayıp getirdiği anlam yekûnunu nasıl bir...
İrfan Meclisi
İrfan Meclisi
Tarih Gezgini
Tarih Gezgini
İrfan Meclisi
İrfan Meclisi
Edebiyat Sohbetleri
Edebiyat Sohbetleri
Pazar Okumaları
Pazar Okumaları
Gökçe Kızın Dünyası
Gökçe Kızın Dünyası

digertumyazilar

Yılbaşını bilmem ama her yılın sonunda çocukluğumdan beri süregelen “Yılbaşı kutlanmalı mı, kutlanmamalı mı?” tartışmalarının ülkemizde bir gelenek hâline geldiğini...
Alaeddin Bey 19 Kasım 1994 de Harbiye Kültür Konser Salonunda hicaz bir şarkı okuyor. "Kimseyi böyle perîşân etme Allâh'ım yeter, Uyku tutmaz, bir ümit yok, gelmiyor hiçbir...
Menâkıb-ı Mustafa Safî müellifi Derviş İbrahim Hilmî Bey’in kendisinden üç yaş küçük olan kardeşi Muhammed Zühdî Bey, Boluludur ve Mudurnulu Halil Rahmî Efendi’nin...
Sanatçı ve Devlet Adamı Gece on buçuk sularında kapısı çalınıyor Alaeddin Bey'in, kapıda polisler. Cumhurbaşkanı Celal Bayar hanım öğretmenler için bir yemek vermiş. Sohbet...
Türk edebiyatının daima ağır basan kefesi, Türklüğün ortak değeri Dede Korkut Hikâyeleri; mitoloji, tarih, sosyoloji ve kültür gibi alanlarda kaynak durumundadır. İçeriğinin...
Alaeddin Yavaşça emanetini teslim etti. Beşiktaş'taki Yahya Efendi Türbesi Haziresi'ne defnedildi. Yahya Kemal diyordu ya "Kökü mazide olan atiyim" diye. Tam Alaeddin Yavaşça...
Alaeddin Yavaşça 1945 yılında İstanbul Erkek Lisesini birincilikle bitirir ve tıp fakültesi imtihanlarını kazanır, tıp tahsiline başlar. Son sınıfta bir fasıl toplantısındadır....
Mehmet Kaplan, üniversitelerde, sanat, edebiyat ve kültür çevrelerinde tanınmış bir edebiyat araştırmacısı; eleştirmen, denemeci, “müşfik ve müşvik bir hoca”, kültür adamı,...
Yahya Kemal Beyatlı, kendi kuşağına ve daha sonraki kuşaklara mensup birçok şairi yazarı ve kültür adamını etkilemiş bir şairdir. Onun meydana getirdiği etki ve bıraktığı iz,...
Türk illeri dünyanın en eski illerinden olarak, dört bin yıla yakın keçmişl a rind a Asya, Afrika ve Avrupa qitelerine yayılmışlar ve oralarda büyük millet ve devletler...
Makedon isyancılar Cemile'nin annesini, babasını katlediyor. Henüz beş yaşındaki Cemile'yi de süngülemişler, öldü diye bırakmışlar. Saatler sonra Osmanlı askeri bulmuş,...
"Bugün dünya birbirine zıt iki yere parçalanmıştır: zalimler ve mazlumlar. Niçin bu insanlardan birisi parasının gücü ile sanat öğrensin, eğitim alabilsin; diğeri ise bütün...
“Tarihî çeşmeler zamanın gözleridir. Geçmişten geleceğe bakarlar. Hiç ummadığınız bir köşe başında bile tarihin şahitleri olarak karşınıza dikilirler. Siz önünden geçip...
Bu iddialı sözün altında “Nâşir ve Muharrir İsmail Gasprinski” imzası var. Yani Türk dünyasının “dilde, fikirde, işte” birliğine hayatını vakfetmiş Gaspıralı İsmail Bey’in imzası…
Türk dünyası edebiyatlarının önemli bir parçasını teşkil eden Özbek edebiyatı, Özbekistan’ın bağımsızlığa kavuşmasıyla birlikte, kendine özgü metotlar geliştirerek dünya...
Hoparlörü tıklayıp seçtiğiniz alanı dinleyebilirsiniz Powered By GSpeech