- Ahmet URFALI tarafından yazıldı.
- Kategori: Edebiyat Sohbetleri
Osmanlı Devleti’nde çöküşten kurtulma çabalarından birisi de Meşrutiyetin ilanıdır. 1876 yılında Kanun-ı Esasi’nin kabul edilmesiyle başlayan I. Meşrutiyet, ülkede hak ve hürriyetler konusunda önemli bir gelişme sağlamıştır. Bu özgürlük imkânı kısa sürse de ülkenin geleceği ile ilgili fikirlerin gelişmesine zemin hazırlamıştır. Jön Türklerin öncülüğünde yeniden hürriyet ortamına kavuşmak için mücadeleler verilmiş, II. defa Meşrutiyet kabul edilmiştir. İkinci Meşrutiyet’in ilanı Osmanlı toplumunda önemli gelişmelerin habercisi ve tetikleyicisi olmuştur. Özellikle özgür düşünce ortamı ülkede fikir akımlarının beslenmesini sağlamıştır. Türkiye belki de tarih boyunca en yoğun fikir tartışmalarını bu dönemde yaşamıştır,
- Ahmet URFALI tarafından yazıldı.
- Kategori: Edebiyat Sohbetleri
Şiir yazmaya başlayışımı ‘’Yolbaşı Türküsü’’nde belirtmeye çalışmıştım:
Gökyüzünde bir hümadan doğdum ben bahar yağmurunun ardından
Ad verme törenimde ezanı sözün bilgeleri okudu sağ kulağıma
Sol kulağıma hikmetin uluları fısıldadı kameti
Add a comment- Ahmet URFALI tarafından yazıldı.
- Kategori: Edebiyat Sohbetleri
Dinler, inançlar, felsefi düşünceler, doktrinler insan ve toplumları mutlu kılmak için türlü yollar göstermişler, farklı fikirler önermişlerdir. Elbette bu görüşlere inanan pek çok insan ve toplum da mutluluğa ermiş veya mutluluğu bulduğuna dair bir duyguya kapılmıştır. Mutluluk nedir? Sorusuna verilecek her cevap özneldir. Kimisi mutluluğu; psikolojik anlamda iç huzur, iyi olma hâli olarak kabul ederken kimileri de dış etmenlerin tesirinden söz açacaktır. Mutlu olmayı istek, ihtiyaç ve dürtülerinin doyum bulması anlamında açıklamalar vardır. Saadet kelimesiyle eş anlamlı mutluluk; sevinç, haz, neşe, huzur, memnuniyet ifadeleriyle karıştırılmaktadır.
- Ahmet URFALI tarafından yazıldı.
- Kategori: Edebiyat Sohbetleri
Türk kültüründe hayat şiirle iç içedir. Bebeklikten itibaren şiir, ninnilerle başlayıp tekerlemeler, şarkılar, türküler, ilahiler, manilerle devam eder. Hak vaki olup ömür dolunca da insan ağıtlarla sonsuzluğa uğurlanır. Gündelik yaşantıda konuşmalarda mecaz, deyim ve atasözleri sıkça kullanılır. Söz, konuşmanın etkisini artırmak için vurgu ve tonlamalarla kuvvetlendirilir. ‘’Taşı gediğine koymak’’ üzere söylenen söz, asırlar içinden süzülüp gelen uyaklı ve ölçülü deyişlerle bağlanır.
- Ahmet URFALI tarafından yazıldı.
- Kategori: Edebiyat Sohbetleri
Uzun kış gecelerinde lapa lapa kar yağardı. Sokak lamlarının solgun sarı ışıklarının etrafında kar taneleri, telaşsız, acelesiz birbirleriyle oyunlar oynayarak soğuk toprağın üstünde yığınlaşırdı. Kar, Cenap Şahabettin’in tasvirinde anlattığı benzetmelerle gönül dünyamıza güler yüzlü bir konuk gibi düşerdi:
‘’ Bir beyaz lerze, bir dumanlı uçuş;
Eşini gaib eyleyen bir kuş
gibi kar
Add a comment- Ahmet URFALI tarafından yazıldı.
- Kategori: Edebiyat Sohbetleri
Türk Dil Kurumu, duyguyu; bir olay, kimse ya da nesnenin insanın iç dünyasında oluşturduğu, uyandırdığı yankı, etki, tepki, izlenim anlamlarına karşılık olarak vermektedir. Duygu kuramı üç ana başlıkta toplanmaktadır. Bunlar; fizyolojik, nörolojik ve bilişsel kaynaklı duygulardır. Başka bir deyişle duygular; beden, sinir sistemi ve düşünce tepkileriyle oluşmaktadır.
İçerik itibarıyla iki tür anlatımdan söz edilir. Birincisi aklı ve mantık ölçülerinde gelişen deneye dayanan, pratik ve teknik anlatımdır. İkincisi ise duyguya dayanan mitik, simgesel ve sihirli bir anlatım olarak belirtilmektedir. Bazen bu içerik birbirine karışmış olsa da böyle bir kategori oluşturmanın konunun daha iyi anlaşmasına zemin hazırlayacağı açıktır. İşte şiir, bu ayırımın ağırlıklı olarak ikinci kısmıyla ilgilidir.
Add a comment- Ahmet URFALI tarafından yazıldı.
- Kategori: Edebiyat Sohbetleri
Rüya, ilham kaynağı ve anlam kavramı olarak şiirin ana unsurlarından biridir. Her şair, rüyanın bu özelliğinden dolayı şiirinde rüyayı farklı formatlarda işlemişlerdir.
Rüya, insanın uyku durumunda hayâli ve algısal olarak gördüğü olağandışı hareket, duygu ve düşünceleridir. Rüyaların içinde garip ve gerçek dışı tecrübeler yaşandığı, bunları anlatan kişinin bu olaylarda rol aldığı, olaylar dizisinin günlük düşünceye yakın bir anlatım tekniğiyle sunulduğu kabul edilmektedir.
Add a comment- Ahmet URFALI tarafından yazıldı.
- Kategori: Edebiyat Sohbetleri
Şiir, kelime ve seslerin sırrına vakıf olmaktır. Şiir, insanın ‘’insan olma’’ özelliğini keşfetmesidir. Çünkü şiir, ince duyguların sözle kanatlanarak yaralı gönüllerde mekân tutmasıdır. Şiir, katıldığı her nesneyi, her düşünceyi, her hissi sevgi mayasıyla olgunlaştırır. Şiir, her kötülüğün ilacıdır. Şiirle çiçeklenen bütün gönüller, dünyayı güzelleştirir.
- Ahmet URFALI tarafından yazıldı.
- Kategori: Edebiyat Sohbetleri
Sokrat, (MÖ 469-399 insanı “toplumsal bir varlık” olarak tanımlar. Ve insan bunun bilince olan tek canlıdır. İnsanın temel ihtiyaçlarını karşılayabilmesi ancak sosyal bir çevrede yaşamasıyla mümkündür. İnsanların aile /ocak), uruk (sülale), boy, budun ve ulus halinde yaşamaları bunun bir göstergesidir. İnsanların beden gücüne dayanan çalışma dönemlerinde sosyal ve kültürel dayanışmanın daha kuvvetli olduğu bilinmektedir. Beden gücünden makine gücüne geçişte, yardımlaşma ve dayanışma bağlarının zayıfladığı görüşmüştür. İşte bu dönemim en büyük problemlerinden olan yalnızlık olgusu belirgin bir biçimde ortaya çıkmıştır.
- Ahmet URFALI tarafından yazıldı.
- Kategori: Edebiyat Sohbetleri
Bu ülke, Allah’ın gurbet diyarıdır.
Osman Turan
Anadolu, tarihi kayıtlarda Anatolia, Küçük Asya, Diyar-ı Rum adlarıyla anılmıştır. ‘’Güneşin doğduğu yer’’ anlamına gelen Anadolu, günümüzde Türkiye’nin Asya’da kalan bölümü için kullanılmaktadır. Diğer taraftan efsanelerde; Kırmızı Ebe’nin fetih askerlerine ayran ikram edip; ‘’Doldurun yavrularım.’’ diyerek seslenmesi ve onların da , ‘’Ana dolu, ana dolu’’ cevabından Anadolu’nun doğduğu anlatılır. Efsanelerin çözümünde kültürel kodlardan şifreler bulunmaktadır. Anadolu, gerçek anlamda anaların yurdudur.
Add a comment- Ahmet URFALI tarafından yazıldı.
- Kategori: Edebiyat Sohbetleri
Boz toprakta rızkını arayan insanın hüzünlü bir haykırışıdır bozlak.
Bozlak, dayanılmaz hasretlerin, akıl almaz kahramanlıkların, kılıç zoruyla sağlanan iskânların, sürüp giden aşiret kavgalarının, kerem yanığı sevdaların,
göç eden Türkmenlerin türküsüdür.
Umudunu yitirmeyen yoksulların ortak bir yakarış dilidir bozlak.
Add a comment