- Özcan TÜRKMEN tarafından yazıldı.
- Kategori: Yazarlarımızdan
“O kadar zayıftı ki babasının eski kravatlarından kendine elbise yapıyordu. O kadar cimriydi ki evinin yandığı gün telefondan ucuz diye acele gelmeleri için itfaiyeye mektup yazmıştı. O kadar cimriydi ki geceleri ışık yakmadan kitap okuyabilmek için körler okulundan ders alıyordu.”
Evet, ‘Abartının bu kadarına da pes’ diyelim. Diyelim ama abartının ima ettiği gerçeği de göz ardı etmeyelim.
Cimriye/cimriliğe işaret eden Nasreddin Hoca’ya kulak verelim şöyle bir:
Add a comment- Ahmet URFALI tarafından yazıldı.
- Kategori: Edebiyat Sohbetleri
Osmanlı Devleti’nde çöküşten kurtulma çabalarından birisi de Meşrutiyetin ilanıdır. 1876 yılında Kanun-ı Esasi’nin kabul edilmesiyle başlayan I. Meşrutiyet, ülkede hak ve hürriyetler konusunda önemli bir gelişme sağlamıştır. Bu özgürlük imkânı kısa sürse de ülkenin geleceği ile ilgili fikirlerin gelişmesine zemin hazırlamıştır. Jön Türklerin öncülüğünde yeniden hürriyet ortamına kavuşmak için mücadeleler verilmiş, II. defa Meşrutiyet kabul edilmiştir. İkinci Meşrutiyet’in ilanı Osmanlı toplumunda önemli gelişmelerin habercisi ve tetikleyicisi olmuştur. Özellikle özgür düşünce ortamı ülkede fikir akımlarının beslenmesini sağlamıştır. Türkiye belki de tarih boyunca en yoğun fikir tartışmalarını bu dönemde yaşamıştır,
- Nazan BEKİROĞLU tarafından yazıldı.
- Kategori: Makaleler
Sert rejimler ve onların değişimi çabaları ile dolu ürkütücü ve bir o kadar da hayranlık uyandırıcı bir tarihe, insanlık tarihinin en cesur ama felâketli deneyimlerine sahip olduğu için Rusya'nın hapishaneleri de çok.
Koskoca bir Rus edebiyatının milâdıdır Puşkin. Parmaklıkların altına konup kalkan bir kartalı ve onunla ruhunun özgürlüğü arasında kurduğu benzerliği anlattığı "Tutsak" adlı şiirinde,
Zindandayım, nemli bir karanlıkta,
Add a comment- Murat BAŞARAN tarafından yazıldı.
- Kategori: Makaleler
Bulut bulut bembeyaz bir rüyadır çocukluk. Sonraya sadece hatırlananlar kalır. Kenarı tırtıklı sararmış fotoğraflardır vesikaları! Ve yakın akraba sohbetlerinde, "Ben çocukken..." diye başlayan bir motif... Büyüklerle beraber sahura kalkma heyecanı... Ama bir türlü iftar gelmez.
Karnı acıktıkça zaman uzar, geçmez olur. Sonra yarım günlük orucun bir büyüğe satılışı... Ardından "Bugün yarım oldu ama yarın tam tutacağım..." diyekarar veriş... Daracık tozlu yollarda hayatın birinci günü bitiverir... "Ben çocuk değilim, büyüdüm..." havaları eser...
Add a comment- Mehmet ERDOĞAN tarafından yazıldı.
- Kategori: Makaleler
Bir zamanlar Avrupa'da fizikçiler arasında önemli bir tartışma vuku bulur. Kâinattaki varlıklar acaba kendi içine mi bükülüyor? Eğer öyleyse onları çeken bir boyut olmalı ve bu da ancak olsa olsa dördüncü boyut olabilir. Üç boyutlu mekâna alışmış insanların bunu kabul etmesi elbette imkânsız. Ama bir boyut düşüncesi fizikçileri memnun etmiş. Ne de olsa bir başka nefes alınacak iklime kanatlanmak yolu açılıyor. Hemen ardından kâinatın genişlemesi kızıl ışın şeklinde spektroskoplara yansıyınca bu tatlı ve ferahlatıcı düşünce biraz dahi olsa ekşimiş. Zira nebülozların bizim Samanyolumuzdan sür'atle kaçış izleri fizik dünyasında ardına düşülemeyecek kadar hızlı bir koşu imajı oluşturduğundan bir bıkkınlık, bir kırgınlık husule getirmiş. Çapını ölçmeye yakın bir çizgiye gelmişken birdenbire elden uçan bir hayal, hasreti gönüllerde kalmış bir sevda. Kâinat genişliyor, evet içe bükülen kâinatın nedir bu dışa sonsuz koşusu. Artık dışa doğru müthiş bir istek ve arzuyla yarışa geçmiş bir kâinat modeliyle karşı karşıyayız.
- Sezai KARAKOÇ tarafından yazıldı.
- Kategori: Makaleler
"Aslanın vücudu, yediği hayvanlardan mürekkeptir". Valery'nin, şairin, kendinden önce gelen şairlerle ilgisini anlatan bir sözü. Fakat bu söz, şiir dışı alanlarda da geçerli. Hele devletler arasındaki tek prensip bu, fiilen.
Aslanın vücudu böyle. Ama ruhu? İşte o, tam kendine mahsustur.
Aslan, her şeyden önce kendini ormanların başı olarak bilir. Buna inanır ve bunda samimîdir. Demek ki aslan olmanın birinci şartı, aslan olduğuna inanmaktır. Her aslan olduğuna inanan aslan değildir; ama her aslan, aslan olduğuna inanır.
Add a comment- Özcan TÜRKMEN tarafından yazıldı.
- Kategori: Yazarlarımızdan
Her aile bir krallıktır; oranın yönetimi de her aileye göre farklılık arz eder. Her ailede dört duvarın arasını kimse bil(e)mez. Yapılanlar sadece algı ve yorumdur.
Bizim özellikle bu konuda üzerinde duracağımız husus da tamamen bizi bağlar. Bilgimiz, görgümüz, tecrübemiz, ilgimiz … ile sınırlıdır söyleyeceklerimiz:
Aile, kurallarla oluşan bir bütündür. Kurallardan sapmalar, çatışmalara sebep olur. Çatışma(lar)ın yönetimi becerisi ailedeki iletişimin sağlıklı yürütülüp yürütülmemesine göre şekil değiştirir.
İletişimin sağlıklı yürümesi için hemen aklımıza geliveren, hemen hepimizin sıklık başvurduğu hususları şöyle sıralayabilirim:
Çözüm için uğraşırken çözülecek konu üzerinde yoğunlaşır, benzer ya da başka konuları (problemleri) bu seferlik öteleriz.
Davranışları(mızı) ayrıntılı olarak ele alırız.
Add a comment- Ahmet URFALI tarafından yazıldı.
- Kategori: Edebiyat Sohbetleri
Şiir yazmaya başlayışımı ‘’Yolbaşı Türküsü’’nde belirtmeye çalışmıştım:
Gökyüzünde bir hümadan doğdum ben bahar yağmurunun ardından
Ad verme törenimde ezanı sözün bilgeleri okudu sağ kulağıma
Sol kulağıma hikmetin uluları fısıldadı kameti
Add a comment- Ahmet K E S K İ N tarafından yazıldı.
- Kategori: Makaleler
Türk dünyası dil, edebiyat ve kültür tarihinin anıt eserleri arasında yer alan Kutadgu Bilig üzerine günümüze kadar çok sayıda araştırma yapılmıştır. Bu çalışmaların son yıllarda da artarak devam etmesi ve yapılan her bir çalışmanın yeni çalışmalara kapı açması, eserin zenginliğine ve Türklük araştırmaları için önemine işaret etmektedir. Eser üzerine gerçekleştirilen çalışmalar kapsamında her geçen gün ortaya çıkan yeni bilgiler göstermektedir ki Kutadgu Bilig, üzerinde çok daha uzun yıllar çalışılacak bir hazine niteliğindedir.
- Feride Turan tarafından yazıldı.
- Kategori: Yazarlarımızdan
İlk kez Taşkent havaalanında gördüğüm bu söz; Özbekistan’da geçireceğim beş gün boyunca caddelerde, parklarda, insan gözünün değeceği her yerde karşıma çıkacaktı. Gönlüme âşina bu cümleyi nereden hatırlıyorum acaba, diye fikrim meşgulken Buhara’da dut ağaçlarıyla sarılı bir avlunun ortasında, rüzgârın değdiği yaprakların hışırtısı arasında huzurla ve Huzur’da durduğum bir anda hatırıma bir beyit düştü:
“Hüner bir şehir bünyâd eylemektir
Reâyâ kalbin âbâd eylemektir”
Özbekistan’ın her şehrini güzelleştiren “Âbâdlık gönülden başlar” sözüne beni aşina kılanın bu beyit olduğunu o an fark ettim. Fatih Sultan Mehmed Vakfiyesinde yazılı bu beyte göre asıl hüner, şehri imar ve iskân ederken halkın rızasını kazanmaktır. “Âbâdlığın gönülden başlaması” ve asıl hünerin “reâya kalbinin âbâd” edilmesi aynı manaya kapı aralayan niyetlerdir. Araya kilometreler, sınırlar ve asırlar girse de fıtrat değişmemiştir. Bu sözleri nostalji duygusuyla söylemek de mümkündü; ancak “Türk Dünyası Kültür Başkentliği” gibi tarihî bir sürece tanıklık eden Eskişehir için bu sözler; yaşamın bir parçasını, şehrin gündemini ifade ediyordu.
Add a comment- Yasemin AKKUŞ tarafından yazıldı.
- Kategori: Makaleler
Gönli gibi kâğıdı şikendir
Şeyh Gâlib
Kâğıt, insanoğlunun yüzyıllardır kullandığı değerli eşyalardan bir tanesidir. Hayatın tüm diriliğini ve maddi-mânevî her husûsiyetini bünyesinde barındıran Klasik şiir, insanlığın bu önemli eşyasına günlük hayatın gereği olarak elbette yer vermiştir. Yaşamın içinde var olan pek çok nesne gibi kâğıt da Klâsik şiirde yerini almıştır.
Add a comment