Saliha MALHUN
Saliha MALHUN
Şu da bir gerçek ki insanoğlu her devirde farklı fikirde olanı, farklı cemaat ve grupları, farklı düşünceleri hep hırpalamış ve ihtiva ettikleri anlamları fark edemeden yüz çevirivermiş. Oysa hazır olana konmak, günlük sloganlaştırılmış ifadelerle papağan gibi tekrara düşmek kolaydır! Düşünmeyi ve an/lamayı sanki kaldırılmaz bir yük gibi gördüğümüzden olacak sadece heves ettiklerimize yönelmişiz. Read more RUHUMUZ NEYİ İFADE EDİYOR ACABA?
Herakleitos'u çok severim. Kalbi bir semender gibi yandığından belki de. Ermişlerden, erimişlerden olduğu için.
İnsan her şeyini kaybedince nasıl yaşar? Bunu bu dünyada kaybedecek bir şeyleri olmayanlardan öğrenmek gerek. Herakleitos'tan en çok da. Dünyayı eliyle geri itmişlerden. Hayatın sırrını bulan kişi bana göre Herakleitos. Bulanların kaybettiği, kaybedenlerin de bulduğu o ince neftî çizgide buruşuk elleriyle ara sıra el sallayan bu eski derviş, zaman duvarındaki en kadim dostlarımdan biridir, her gördüğümde "fâni" olduğumu hatırlatır.
Bizim hâzirûna bu konuda söyleyeceğimiz şunlardır;
Kaşgarlı Mahmut, ünlü eserinde, insan soy ve sopunu ve haysiyetini aşağılayıcı kelimelerin Türklüğün dilinde ve lügatinde bulunmadığını söyler. Küfür, kavram olarak Türk ontolojisinde ve lügatinde yoktur!
Read more GÜNLÜK TAHRÎRÂTIN İFRİTLEŞEN DİLİ!
Tebâmızdaki Ermeni Patriğimiz; "Ayasofya çağın ve insanlığın barış sembolüne dönüşsün. İtikatlarımız ayrı olsa da aynı tek Allah’a inanmıyor muyuz?" diye buyurmuşlar.
Bunu işiten cümle hümânist, gümanist, hoş, loş bize göre de boş adam ve madamlar, nasâra-bozara veznindeki cümle kardeşlik ve sevgi ruhban ve ruhbâniyeleri, şimdilerde pevsilvanya yaylasında loca baykuşuna dönmüş möhderem kadar olamasa da, derhâl gözleri tüllenmiş, hislenmiş, puslanmış ve pislenmiş olarak bu teklif karşısında "barış, kardeşlik, birlikte çan çalıp, altar masasında koro ile ilâhi söyleyüp, ibâdetleşme bittiğinde, kapıda bekleyip, patrik efendilere sakallarını sıvazlamaları içün hoş kokulu gül suyu ikrâm edüp, ellerinden de bir lokmacık İsâ'nın ekmeğini teberrük eyleme hayalleri ile âdeta kendilerinden geçerek bu âlicenaplığa secdeye kapanmışlardır.
Read more AYASOFYA CÂMİÎ ŞERÎFİ DİNLER ŞİRKETİ DEĞİLDİR!
Batı'nın gölgesinde düşünmeye başladığımızdan beri kendimize dair hikâyemiz de bitti bizim!
Çünkü bu âlemdeki en büyük hikâye insanın kendinden kendinde olan yolculuğudur.
Bir öykücü ve hikâyeci değilim ben. Bu sebeple bu konuda ahkâm kesecek değilim. Ancak kendimdeki bu hikâyesizliği kadim şehirlerin surlarına, selâtin câmilerin ulu minarelerine, revaklarına bakarken düşündüm hep.
“Hani Rabbin meleklere demişti ki: «Ben muhakkak kupkuru bir çamurdan, şekillenmiş kara balçıktan bir insan yaratacağım. Ona şekil verdiğim ve rûhumdan üflediğim zaman, derhal onun için secdeye kapanın!» Meleklerin hepsi de hemen secde ettiler. "
(Hicr Sûresi)
Türklüğü anlatan yazılarımızda İslâmcıların şamanizm kokusu alması ne tuhaf...
Read more İKİ ÂLEMDE ŞAHSİYETLİ DURANDIR MÜSLÜMAN TÜRK
(’Ey oğul, beni şu şol gümüşlü kümbete koyasın.)
Takvimden bir sayfa daha koparılarak geçer zaman.
Târih, düşen yaprak, akan su, solan tendir şehrin aynalarında. Bittiği yerden yeniden başlanır okunmaya.
Kartacalı Hannibal nereden bilebilirdi ki Bithynialı Prusias’a kurdurduğu bu şehre bir gün gelip sığınacağını?
Taş ve bronz bilezikler…
Athena büstü, Apollon heykeller…
Read more PRUSA'DA AŞK OKUMALARI