Hazırlıksız yakalanmışlardı.
Şimşek, ansızın sessizliği delip geçiyor, tıpkı bir yabancının sofraya aniden oturması gibi kalabalığı afallatıyordu. Belki bu, sadece kuvvetli bir yağmurun habercisi, belki de küçük bir hayatın dönüm noktasıydı.
Artık daha güçlü olan gürültü, bir kaçışma başlatıyor, herkes bir an önce evlerine ulaşabilmek için çabalıyordu. Kalabalığın arasından küçük bir çocuk belirdi ve onların biraz önüne geçti. Çamura batan gri lastik ayakkabıları iyice kayganlaşmıştı. Bu yüzden gözlerini önünden ayıramıyor hızlı adımlarla düşe kalka ilerliyordu. Ayakkabıları iyice ağırlaşınca temizlemek için eğildi. -Belli ki ayakkabıları yeniydi.- Tam o sırada aklına çok daha önemli şeyler geldi. Annesi ve küçük kardeşi. Kafasını kaldırıp etrafına bakındı. Ama aradığını bulamıyordu. İşte o an küçük bir çocuk için annesini kaybetme korkusu yüreğini sarmıştı bile. Telaş ile hem evinin yolunu hem de kalabalığı kaybetmiş, sağa sola koşturuyordu. Çok hızlı koşabildiği için diğer köylülerin önüne geçmişti. Geriye dönüp kalabalığı nihayet bulabildi ve onlara doğru tekrar koşmaya başladı. Şimşek gürültüsünü artık duymuyor, belki de ondan korkmuyordu.
Elleri iyice uyuşmuştu. Ancak kesilmek üzere olan ılık soluğu artık üşüyen ellerini ısıtmıyordu. Çaresiz, yorgun küçük ayaklarıyla kalabalığa doğru yöneldi. Derenin kenarında kadınlar toplanmış ve hep bir ağızdan bağırıyor, kimileri ise avuçlarının içiyle kendi göğüslerine vuruyorlardı.
Biraz daha yaklaştı. Bu sefer attığı adımlar daha temkinli ve ürkekti.
Koşarken ayakkabılarından birini ardında bırakmıştı.
Ama dönüp bir kez dahi arkasına bakmadı.
Yağmur, sanki çocuğun gözyaşlarını gizliyordu. Öyle ki gözyaşlarının sıcağı ve yağmur damlalarının soğuğu yanaklarının üzerinde birleşiyor, tıpkı küçük yüreğinde karışan korku ve hüzün gibi tarifsiz bir duyguya dönüşüyordu.
Soluğu annesi ve kucağında sessizce yatan kardeşinin yanında aldı. Artık ifade bulunmayan kardeşinin küçücük yüzündeki yaprakları yavaşça ve özenle toplayarak, ayağını kaydıran ve onu soğuk sulara iten gri lastik ayakkabılarının dibine bıraktı.
Hazırlıksız yakalanmışlardı. Şimşek, ansızın sessizliği delip geçiyor, tıpkı bir yabancının sofraya aniden oturması gibi kalabalığı afallatıyordu. Belki bu, sadece kuvvetli bir yağmurun habercisi, belki de küçük bir hayatın dönüm noktasıydı. Artık daha güçlü olan gürültü, bir kaçışma başlatıyor, herkes bir an önce evlerine ulaşabilmek için çabalıyordu. Kalabalığın arasından küçük bir çocuk belirdi ve onların biraz önüne geçti. Çamura batan gri lastik ayakkabıları iyice kayganlaşmıştı. Bu yüzden gözlerini önünden ayıramıyor hızlı adımlarla düşe kalka ilerliyordu. Ayakkabıları iyice ağırlaşınca temizlemek için eğildi. -Belli ki ayakkabıları yeniydi.- Tam o sırada aklına çok daha önemli şeyler geldi. Annesi ve küçük kardeşi. Kafasını kaldırıp etrafına bakındı. Ama aradığını bulamıyordu. İşte o an küçük bir çocuk için annesini kaybetme korkusu yüreğini sarmıştı bile. Telaş ile hem evinin yolunu hem de kalabalığı kaybetmiş, sağa sola koşturuyordu. Çok hızlı koşabildiği için diğer köylülerin önüne geçmişti. Geriye dönüp kalabalığı nihayet bulabildi ve onlara doğru tekrar koşmaya başladı. Şimşek gürültüsünü artık duymuyor, belki de ondan korkmuyordu. Elleri iyice uyuşmuştu. Ancak kesilmek üzere olan ılık soluğu artık üşüyen ellerini ısıtmıyordu. Çaresiz, yorgun küçük ayaklarıyla kalabalığa doğru yöneldi. Derenin kenarında kadınlar toplanmış ve hep bir ağızdan bağırıyor, kimileri ise avuçlarının içiyle kendi göğüslerine vuruyorlardı. Biraz daha yaklaştı. Bu sefer attığı adımlar daha temkinli ve ürkekti. Koşarken ayakkabılarından birini ardında bırakmıştı. Ama dönüp bir kez dahi arkasına bakmadı. Yağmur, sanki çocuğun gözyaşlarını gizliyordu. Öyle ki gözyaşlarının sıcağı ve yağmur damlalarının soğuğu yanaklarının üzerinde birleşiyor, tıpkı küçük yüreğinde karışan korku ve hüzün gibi tarifsiz bir duyguya dönüşüyordu. Soluğu annesi ve kucağında sessizce yatan kardeşinin yanında aldı. Artık ifade bulunmayan kardeşinin küçücük yüzündeki yaprakları yavaşça ve özenle toplayarak, ayağını kaydıran ve onu soğuk sulara iten gri lastik ayakkabılarının dibine bıraktı.
Furkan DUMAN