Okumayı seven herkes dünya edebiyatının büyük klasiklerinin insanlığın ortak hafızasında önemli bir yer edindiğini bilir. Ancak bunun gerçekleşmesi yalnızca yazarın hayal gücüne, üslûbuna ve yazdıklarına bağlı değildir. Bir eserin dünya çapında başarısını mümkün kılan bir diğer önemli unsur da edebi çeviridir. Yüzyıllık Yalnızlık, Suç ve Ceza, ve hatta Savaş ve Barış gibi romanların bugün dünyada en çok okunan kitaplar olması, bize edebi çevirmenliğin ne denli vazgeçilmez olduğunu gösterir. Nitekim çevirmenler bir eserin dünyaya yayılmasında en az yazarın kendisi kadar etkilidir. Edebi çeviri yalnızca bir roman, şiir, oyun ya da hikayeyi başka bir dilde anlaşılır kılmayı değil, daha ziyade yazarın izini koruyarak esere yeni bir hayat vermeyi amaçlar.
İngilizce yazılmış bir kitabı Türkçe okumak, yalnızca bir yazarın yarattığı hikayeyi okumak değil, aynı zamanda bir edebi çevirmenin deneyimi ve profesyonelliğini özümsemektir. Yani demek oluyor ki, çevirmen “görünmez bir fail” olarak yazarın yazdığını ve üslûbunu sadık bir şekilde korumakla kalmamalı, aynı zamanda bu profesyonel çeviriyi başlı başına sanatsal bir olguya dönüştürmelidir.
Edebi çevirmen söz konusu eserin her cümlesinin anlam içeriğini yakalamalı; kelimeler, ifadeler ve hedef dilin kültürel referansları ile yeniden formüle edebilmeli ve yazarın üslûbunu korumanın yanı sıra onun damgasını taşıyan “renk dokunuşlarını” ve simgesel ifadeleri sadakatle aktarabilmelidir.
Şunu da gözardı etmemek gerekir ki bir editoryal çevirinin başarılı olması için, yalnızca orijinal esere sadık olması değil, aynı zamanda çevirmenin becerisine bağlı bir katma değere sahip olması gerekir. Nihayetinde dünyanın dört bir yanındaki okuyucuları cezbetmek ve eserin çekiciliğini başka bir dile aktarmak çevirmenin profesyonelliği ve entelektüel birikimine bağlıdır.
Elbette ki edebi çevirinin de kendine göre birtakım zorlukları bulunmaktadır: Birçok durumda, karakterlerin adları veya hikayenin geçtiği yerlerin yalnızca orijinal dilde özel bir
anlamı olabilir. Bu nedenle böyle bir durumla karşılaştığında çevirmen onları tercüme edip etmeyeceğini veya olduğu gibi bırakıp bırakmayacağını iyi düşünmelidir.
Bilim-kurgu gibi bazı edebi türlerde ise eseri doğru bir şekilde yorumlamak ve tercüme etmek için çevirmenin konuyla ilgili spesifik bir terminolojiye hâkim olması gerekir. Özellikle şiir gibi türlerde, eserin ait olduğu milletin kültürel özelliklerini (tarihi, coğrafi, sosyopolitik vb.) yansıtan ifadeleri, kelime oyunlarını ve retorik figürleri bilmeden ya da anlamadan yapılacak bir çeviri her koşulda yetersiz kalacaktır. İşte bu da çeviride bilgi birikiminin ne kadar önemli olduğunu gözler önüne serer.
Çevirmen bazı durumlarda hedef dilde hiçbir eşdeğeri olmayan ifadelerle de karşılaşabilir. Bu durumda yapacağı en doğru şey ise orijinal anlama en uygun alternatifi aramak olmalıdır.
Her şeyden önce, bir kitabın ya da metnin diğer dillerde de ilgi görmesi ve keyifle okunabilmesi için edebiyat alanında uzmanlaşmış bir çevirmenin elinden geçmiş olması gerekir. Edebi bilgi ve birikimine kendi yaratıcı becerilerini de katabilecek nitelikte bir çevirmen, eserin değerini yitirmeden başka bir dile çevrilmesi için olmazsa olmazdır. Bu nedenle bir edebiyat çevirmeni sadece profesyonel bir çevirmen değil, aynı zamanda nitelikli bir okuyucu ve iyi bir metin yazarı olmalıdır. “Basit bir çeviriyi” dünya çapında okuyucuları fetheden bir edebi esere dönüştürmek için yeterli sanatsal yetkinliğe ve entelektüel bilgi birikimine sahip olmalıdır.
Roman, şiir ya da herhangi bir edebi eseri yaratmak sanat ise; bu eseri başka bir dile çevirmek iki kere sanattır. Çünkü çevirmen edebi esere farklı dilde yeni bir ruh üfler. Dolayısıyla edebi çeviri, çoğu insanın sandığının aksine bir yazıyı doğrudan kelimesi kelimesine başka bir dile aktarmak değil, onu yazıldığı dilde anlayıp özüne sadık kalmak koşuluyla değerini koruyarak yeni bir sanatsal duyuşla âdeta yeniden doğurmaktır.
Kaynak : http://www.akalemler.com/